Bu fikir, etrafımda ki insanların basitliklerini kavramaya çalışırken aklımda birden belirdi. Boş bir mide bile sahibine acıktım diyebiliyorken, boş bir beyin nasıl olurda sahibine ben boşum beni çalıştır/doldur diyemiyor?

İnsanlar hakkında genelleme yapmayı sevmem ama maalesef durum bu şekilde. Olmadıkları kişiler gibi görünmekte, bilmediklerini söylemekte, ya da öğrenmediği konular konusunda uzman olmaya çok meraklılar. Bu uzmanlık onlara kısa vadede başarı gibi görünen hızlı yükselmeler getirse de ilerleyen zamanlarda yükseldikleri yerden çıktıklarından daha hızlı düşüyorlar.

Belki de bildiklerini saklamakta çok iyilerdir!

Bu soruyla düşünmeye devam etsem de, gördüklerim ve etrafımda olan insanların düzlükleri hiç ekilmemiş araziler gibiler. Hiç yeni bir bilgi almamış, hiç yeni bir hevese kapılmamış, öğrenme isteği hiç olmamış gibiler. Ya da bu isteğin oluşmasına hiç gerek kalmamış. Çünkü zaten beni bir süre kandırabiliyor. Bu sürede benden faydalanıyor, işini hallettiriyor, işi kadarını benden kopartmaya çalışıyor.

Yeri geldiğinde daha az bildiğini vurguluyor, kendisinin yardım edilmesi gereken, elinden tutulması gereken birisiymiş gibi olduğunu alttan alttan işliyor. Kendisini kandırmıyor, bizi kandırdığını zannediyor. Bu şekilde sonsuza kadar yaşayabilirmiş gibi herkesin duyguları ile işi, ekmeği, zevk aldığı şeylerin sahibiymiş gibi davranabilirler.

Yaşamak için çabalayan, emeğinin karşılığını alamayan ama yine de işini sürdüren insanların yanlarında köpekbalıklarının altında yüzen, neredeyse dokunulmaz olan küçük balıklar gibi hayatlarını sürdürüyorlar. Bunu yaparken durumun farkındalar, yeri geldiğinde yükselmek için harcayamayacağı kimse olmadığı için sanki gerçekten pozisyonlarının hakkını veriyorlarmış gibi dik ve mağrurlar.

Cahil insan kendinin bile düşmanı iken, başkasına dost olması nasıl beklenir.

Sokrates

Bu gibi insanlardan uzak durabilmek umudu ile…